Google
 

4 Kasım 2007 Pazar

ben seni asla

Ben Seni Asla

Sen hayatımın en vazgeçilmez aşkı
Sen uğrunda en çıldırdığım esmer
Sen yolunda savaşlar verdiğim sevdam
Sen uğrunda ölümlere gidip geldiğim
Sen beklediğim
Sen özlediğim
Sen gizlediğim...

Güneş doğmayı unutabilir
Sabah olmayı
Yağmur yağmayı
Ama ben seni asla...

Çiçekler açmayı unutabilir
Kuşlar uçmayı
Baharlar gelmeyi
Ama ben seni asla...

Ne zaman bir şiir okunsa aklımdasın
Ne zaman bir telefon çalsa karşımdasın
Sen tanrımın en güzel armağanı
Sen hayatımın en gerçek yalanı
Sen bütün huylarımı ezbere bilen
Sen gözyaşlarımı en iyi silen


Sen yemeğimin tuzu
Yüreğimin buzu
Sen kalbimde en tatlı sızı
Sen bütün varlığımın en sevimli hırsızı
Sen sevdikçe sevilesi
Övdükçe övülesi
Öptükçe öpülesi aşkım...

Sen beni yokluğuyla delirten
varlığıyla yolumu yolundan çeviren
Sevdasıyla beni bir dağ gibi deviren,
Bundan böyle senden sorulsun günahlarım
Sende bütün sorularım
Sende bütün cevaplarım
Adam olmuşsam senden
Katil olursam senden
Ben çoktan vazgeçtim kendimden
Ama senden
ASLA! ...

4 yorum:

Adsız dedi ki...

Aslında sonsuzluğu semboller dimi…
Kimi zaman kelimelerin sonu da olabiliyor, yaşam içinde virgül olmak için dua ettiğimiz anların kalan kısmında. Güneşe merhaba derken umut yükleyebiliyorsak sırtımıza, geceyede sımsıkı sarılıp zaman diyebilmeliyiz. Dünya döne dursun biz olmak isteğimiz yerde yerinde sayarak devam etmekle mutlu olanlardanız. Neydik, ne olduk, ne olucağız demekten vazgeçip ben buyum diye haykıranlardanız. Olduğumuz gibi olmamıza müsaade edilmeden yaşayanlardan, ilk kaybetmeyi öğrenenlerdeniz…
Biz…
Tamam, bitti her şey başlama zamanı denildiğinde her şeyini kaybedenlerden olduk. Anılar içinde, hatıra satırlarında, sonunu getiremediğimiz rüyalarda hatırlayarak kendimizi görebildik. Başka hayatları var etme misyonu doğuştan verildi bizlere. Her yolda eşlik ettiğimiz bir yolcu olsa da bizim yolumuzda eşlik edecek kimseyi yanımızda tutamadık. Korktuk kaybettik, alışık değildik kaçtık bahanelerimiz hep aynıydı bir yerde.
Biz…
yalnızlığı sevdik, kimse bizi yalnız bırakmadı biz yalnızlığı seçtik.
Aramaktan vazgeçtiğimiz dönemler geldi, bulup kaybettiklerimize ağladık. İçimizde açılan her yara bizi biz yapan sayıldı. Korkuyu dost bildik, yüreklilik kaçmaktı, sevmek yalnızca bizim tarafımızdan olur sandık, sevilmeyi asla kabul etmedik…
Yolun sonuna geldik kimimiz takıldı bir uçurtma kuyruğuna, kimimiz bir dalgaya, kimimiz tanımadığı bir martıya, yağmura, rüzgâra, geceye. Hepimiz son sözlerini gene sonsuzlukla bitirdi, özlemle, akıttığı birkaç damla yaşla…(Tüm Beşiktaşlılara)

Adsız dedi ki...

Aslında sonsuzluğu semboller dimi…
Kimi zaman kelimelerin sonu da olabiliyor, yaşam içinde virgül olmak için dua ettiğimiz anların kalan kısmında. Güneşe merhaba derken umut yükleyebiliyorsak sırtımıza, geceyede sımsıkı sarılıp zaman diyebilmeliyiz. Dünya döne dursun biz olmak isteğimiz yerde yerinde sayarak devam etmekle mutlu olanlardanız. Neydik, ne olduk, ne olucağız demekten vazgeçip ben buyum diye haykıranlardanız. Olduğumuz gibi olmamıza müsaade edilmeden yaşayanlardan, ilk kaybetmeyi öğrenenlerdeniz…
Biz…
Tamam, bitti her şey başlama zamanı denildiğinde her şeyini kaybedenlerden olduk. Anılar içinde, hatıra satırlarında, sonunu getiremediğimiz rüyalarda hatırlayarak kendimizi görebildik. Başka hayatları var etme misyonu doğuştan verildi bizlere. Her yolda eşlik ettiğimiz bir yolcu olsa da bizim yolumuzda eşlik edecek kimseyi yanımızda tutamadık. Korktuk kaybettik, alışık değildik kaçtık bahanelerimiz hep aynıydı bir yerde.
Biz…
yalnızlığı sevdik, kimse bizi yalnız bırakmadı biz yalnızlığı seçtik.
Aramaktan vazgeçtiğimiz dönemler geldi, bulup kaybettiklerimize ağladık. İçimizde açılan her yara bizi biz yapan sayıldı. Korkuyu dost bildik, yüreklilik kaçmaktı, sevmek yalnızca bizim tarafımızdan olur sandık, sevilmeyi asla kabul etmedik…
Yolun sonuna geldik kimimiz takıldı bir uçurtma kuyruğuna, kimimiz bir dalgaya, kimimiz tanımadığı bir martıya, yağmura, rüzgâra, geceye. Hepimiz son sözlerini gene sonsuzlukla bitirdi, özlemle, akıttığı birkaç damla yaşla…(tüm Beşiktaşlılara)

Adsız dedi ki...

aşk,
sigaramın ucunda dumandan, külden, senden yani ateşten ibaret
çekiyorum içime, işliyorum yüreğime
seni, sevgini
her çekişte, iç çekişlerimde ortak oluyor bana
sevdan, bir sigara kadar yakın
sigaramın dumanı kadar uzak bana
külüyüm sevdanın
ateşinle yanarken dumanınla kayboluyorum

aşk herkesi kırar biraz
eksilmesin acısı, şükret
varsın ağlasın dalda kiraz
herkes kendine sürgün biraz

çocuk gülüşün dünden bir yara
aşk bize sıla
günler gelir ve büyürüz elbet
aşk bize gurbet
ayışığı dalgakıran
yarada tuz aşktan kalan
ayışığı tende bıçak
giden sürgün kalan kaçak
aşk bize sıla
aşk bize gurbet

bitmeden sigaram, bir yenisini sarıyorum sararan parmak uçlarımda
tıpkı, tıpkı sararttığın yüreğime sevdanı sararcasına
defalarca, bıkmadan
sen gitmek için çabalarken, ben, defalarca sarıyorum sevdanı yüreğime
aşkım, sevdan, bir sigara kadar yakın, dumanı kadar uzak bana
ateşinle yanarken küllerim bile sızlıyor, külüyüm sevdanın
ayağının altında eziyorsun her defasında
aşk, sigaramın ucunda dumandan, külden, senden yani ateşten ibaret
yakıyorsun her defasında...

kapansın yarası şu gecenin
ayrılıklar örtsün üstümü
kimim kimsemdi ah gözlerin
gidecek yeri yok kimsenin

çocuk gülüşün dünden bir yara
aşk bize sıla
günler gelir ve büyürüz elbet
aşk bize gurbet
ayışığı dalgakıran
yarada tuz aşktan kalan
ayışığı tende bıçak
giden sürgün kalan kaçak
aşk bize sıla
aşk bize gurbet

Hiç Sevmedim ki_Neslihan

Adsız dedi ki...

YENİDEN HÜZÜNLE

İşte yine can sıkıntısı
bana bir şiir yazdıracak.
Tırnaklarım uzamış,
İçimde yaralı bir aşk.

İçimde yaralı bir aşk
ve birkaç piyes ölüsü,
birkaç gözyaşı kırıntısı,
intihar gelgiti birkaç.

Sırtüstü uzandım dünyaya,
odamın ampülüne bakıyordum,
ampulün bağlı olduğu borunun
tavanda kıvrılışına.

Tavanda kıvrılışına
birkaç damla gözyaşının
birkaç damla tentürdiyot,
kalbim ağrıyordu, bir yaz-
günü düştüm sokaklara,
karanlık sokaklara düştüm,
bir yaz gecesiydi galiba,
ürpererek indikçe bayırlardan,
kimsesiz ve boş alanlara,
çaresiz, bomboş bir cesettim,
bir suyla dolu bir kova
olarak kalmışım dünyada.
Herkes kim bilir nerdedir-
şimdi? sevgilim...Kim bilir-
nerdesin?
Kalbim -ki bir gün durur-
var mıydı acaba?
Ölümü ve tuzlu
fıstıkları unutmadım,
bayat tuzlu fıstıkları.
Sarhoşlar kusardı bir de
ben varken orda. Dünya'da.
1965 yılında.
Bir savaş ve hüzün korkusuyla
kahvelere dolardı insanlar
Sevgilim! Sevgilim!
"Kanayan yerim benim"
çürük yumurta, bayat pastırma
ve
bamya yenilen bir lokantada
mareşal fevzi çakmak, koca yusuf
dünya güzeli fatma
dostumdular.
Ben o şehirde yalnızdım
bunu kimseler bilemez
gidip gidip rıhtıma
dururdum.
Kör bir dilenci vardı, o da-
dostumdu, beni-
evlendirmek isterdi kızıyla.
Ben içimde bir acıyla
boyna bir resim yapardım.
Sarı kurdeleli kızlara-
hikayeler anlatırdım hatta
uzak dünyalar ve
albert aynştayn hakkında.
Onlar
uzun uzun susarlardı.
Güzelim kızlari Hürriyet-
gaztesi okurlardı
Ses ve Hafta.

Her şey o kadar birbirinin
aynıydı, hayat-
akıp gidiyordu sıkıntıyla.
Domino taşlarına ve
bir nehrin akışına benzeyen
cesur ve genç hayat. Akıp giden.
Kitapçı vitrinlerini
ve
alanları hızla eskiten-
hayat, bazen-
beni heyecanlandırırdı.
Yağmurlu, ıhlamur ağaçlı bir yolda
kocaman, eflatun, bir güneş
tıkanırdı gırtlağıma
onu karnıma sokardım.
Güneşi, göğsüme ve karnıma.
Akşam-
beni bulurdu bir koyda.
Kırlara doğru
koşardım bir bağırtıyla.
Az önce ıslanmış kırlara,
serin ve bereketli,
her zaman bağışlayan,
o taze, ve hüzün-
anası kırlara...

Sevgilim! Sevgilim
Gece-
yürüyor,
Dünya-
yürüyor ordularla.
Kitaplarla ve matbaacı-
çıraklarıyla. İçimde-
bir dağ çeşmesi akıyor...
Sabah oldu oluyor anında-
eski, külüstür, kömür-
yüklü sarı bir kamyonla
yanında durmuştuk, orman-
battaniyeliydi hala.
Bir hastane odasında-
sabaha karşı, yaralı-
bir onbaşı gibi uyuyordu.
Sabaha-
karşı bir hastane odasında-
aklıma çanlar geliyor.
Bir adam-
kesik çocuk başları satıyor.
Yeniden
hüzünle başlıyorum bir
romana...
1965
(Bir Gün Mutlaka)


Ataol BEHRAMOĞLU

Hiç Sevmedim_Neslihan